ORUÇ ve RAMAZAN

Oruç, Ramazan’da farzdır. Orucun Arapçası savm; kelimenin kökü sâme, kendini tutmak demek; kelimenin müştakları: samt/sâmut (صمت), sessiz, suskun; samed (صمد) direnmek; samediyyet (ﺻﻤﺪﻳّﺖ), yücelik, ululuk; samedanî/yet, sonsuz/luk, ebedî/yet.

Oruç, Farsça; sanırım urûç’tan (yükseğe çıkmaktan, yükselmekten) bozma!. Hafif olan, yükselir, yüzer; midesi dolu olan batar, boğulur. 

Orucun ilk anlamı “açlık, aç kalma” olsa da tek anlamı bu değildir. Susma orucu (= Savm-u Samt), -- Hz. Zekeriyya’nın ve Hz. Meryem’in tuttuğu oruç -- ve keffaret orucu da -- bir suç/hata/günah işleyip de tazmin etme imkânı olmayanların tuttuğu oruç/lar -- da oruçtur. Özellikle tüketim çılgınlığının, kapitalizmin zirve yaptığı, ağzı olanın konuştuğu bu çağda, susma orucunu da canlandırmak, bu oruçların hakkını vererek hafiflemek ve rahatlamak gerekiyor.

Midemiz dolu olunca, ağırlaşıyor; dedi-kodu denizinde boğuluyoruz.

Midemizi beslediğimiz kadar aklımızı ve kalbimizi de beslemeliyiz. Çook ve gereksiz besin/yiyecek, şişkinlik yapar, kişiye rahatsızlık verirken; çok ve gereksiz bilgi ve sevgi de amel olmayınca pişkinlik yapar; oruç, şişkinliği ve pişkinliği önler.

Gösterişsiz oruç, Allah için tutulur, Allah’a tutulur, Allah dışında kimse, oruçlunun oruç tuttuğunu bilmez; insan, açlıkla ve suskunlukla gösteri/ş yapamaz.

...

Ramazan öncesi bir öğünümüz 100 TL, günlük 300 TL ise ve bu, Ramazan’da günlük 500 TL’ye çıkıyorsa, oruç tuttuğumuzu söyleyemeyiz; sadece gündüz aç kalır, akşam bu açlığı fazlasıyla telâfî ederiz!.

Oruç, bizi tutmuyor; bir-kaç saat (belki sadece Ramazan'da) tutuyor ve bırakıyor. Orucun tuttuğu adam, kendini tutar, kötü söz söylemez, duymaz, haram yemez, harama bakmaz...

Oruçlu, kendini sadece Allah’a muhtaç bilir; Allah dışında kimseye müdânâ etmez, rızkı verenin Allah olduğunu = Allah’ın rızka kefil olduğunu bilir ve sadece O’nu râzı edecek işler yapar, rızâ-i kelimetullah için çalışır...

Oruçluyu Rabbi dışında kimse satın alamaz; oruçlu kendini Rabbinden başkasına satmaz, satamaz!.

Oruç, nefsi (mideyi ve cinsel arzuları) değil, Rabbi dinleme; bunları Rabbin izin verdiği kadar, helâlinden yerine getirmedir. Rab, nefsi öldürmeyi değil, terbiye etmeyi ister; nefsi Yaratan, onun öldürülmesini (idamını) ister mi?! (Rab, terbiye eden demektir.); Allah-u A’lem Rab, en iyi, en etkili terbiyeyi oruçla yapar/yapıyor.

Çılgın, azgın, acımasız kapitalist tüketim toplumundan ve medya (reklam ve gösteri) çağından kurtuluş, hakkıyla tutulan oruçlarla mümkündür. Biz, tüketmezsek, bu çılgın ve azgın kapitalist sistem yürümez. Sistem, bizi borçlandırarak kendine bağlıyor, kendine kul yapıyor; oruç, kapitalist sisteme değil, Allah’a kul olduğumuzun en önemli göstergesidir ama kapitalist sistem orucu da (Ramazan’ı da) tüketime entegre etmiştir; Ramazan’da daha çok tüketir hâle geldik.

“Oruç, kalkandır...” (Hadis-i Şerif), kişiyi korur; kişi orucu sadece Allah için tutarsa, bu kalkanın ‘öbür, görünmez ucunda’ kişi Rabbini bulur. Orucun Allah için tutulup-tutulmadığını sadece kişinin kendi ve Rabbi bilir.

Uçurumun kenarındayız, 'ey oruç bizi tut!, bizi kurtar!...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET