İSTİĞNÂ

İstiğnâ, kişinin kendini “zengin” görüp, kimseye muhtaç olmadığını düşünmesidir. 92/Leyl, 8’de, “ve emmâ men behıle vesteğnâ; ve kezzebe bil hüsnâ, fesenüyessirhu lil usrâ. = kim cimrilik eder ve kendini kendine yeter/li görür ve güzel olanı yalanlarsa; biz ona kötü akıbeti = zor/zorlu olanı kolay kılacağız.” denir. O, kendini burada müstağnî (zengin, kimseye ihtiyacı olmayan biri olarak) görür ama Biz onu öyle bir zorluğa ma’ruz bırakacağız ki o, herkese muhtaç olduğunu anlayacak ama herkes ona yardım etse bile kimse onu kurtaramayacak!.

...

Hayatımda ben bu tipleri çok gördüm ve tanıdım. ‘Seni ben doyuruyorum, besliyorum, okutuyorum, iş ve aş veriyorum; ben olmasam sen bir hiçsin, hiçtin, ...’ diyenleri... Geriye dönüp baktığımda onların = o tiplerin “zenginliğinin” (istiğnâ durumunun) “yok olduğunu”; burada bile insanlara muhtaç hâle geldiklerini; istiğnânın ne kadar kötü bişey olduğunu gördüm; bu tiplerin pişman olmaz, tövbe etmezlerse öbür taraftaki hâllerini de az-çok tahmin edebiliyorum. 

İnsandaki bu “zenginlik”! (= istiğnâ durumu), kişinin eli ekmek tutmaya başlayınca, gücü-kuvveti yerinde iken pik yapıyor; bu zamanda insan, bir zamanlar kendinin de bebek ve çocuk olduğunu, ona ekmek veren birilerinin bulunduğunu; bir gün kendinin de yaşlanacağını ve gücünün-kuvvetinin yok olacağını unutuyor.

Unutma = nisyan = hatırlamama (zikirsizlik ve şükürsüzlük), insan için çook büyük, en büyük belâdır ve bütün belâların başıdır; istiğnâya sebep olan bu unutmadır. Ana-babayı, eşi-dostu, hısım-akrabayı, en önemlisi de Allah’ı unutma/k ve kendini kendine yeter/li görme/k.

İnsan, çook yakın bir gelecekte de (fakirleşince ve ihtiyarlayınca), uzak gelecekte de (ötede/âhirette de) istiğnânın çook kötü ve çook yanlış bişey olduğunu anlayacak ama o zaman iş işten geçmiş olacak ve pişmanlığı hiiiç biişe yaramayacak.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET