İBÂDETLERE TOPLU BAKIŞ

Bir eylemin (işin), ibâdet olması için, onu yaptıran bir imanın bulunması şarttır; bu da Şehâdettir. Şehâdet, basit bir motivasyon değildir. Motivasyondaki güç, tamamen içsel; imandaki güç, hem içsel hem dışsal hem de ilâhîdir.

İçinde iman (= şehâdet) olmayan işler, ibâdet değildir, sadece iştir. İbâdetleri, Ma’bud emreder, vicdan kabul eder. İman, Ma’bud’un emrettiği işlerin vicdanlardaki olumlu etkisi, tesiridir.

İman, Ma’bud’a tam teslimiyet ve güvendir; bu güven, vicdanlara emniyet verir; bu emniyet olmasa, tam teslimiyet de olmaz.

Mü’min, Müslümandır; Müslüman, Mü’mindir. = İman, teslimiyeti; teslimiyet, güveni beraberinde getirir.

Gerçek imanı, İslâm (= Allah’a teslimiyet) sağlar. İslâm’ın ibâdetleri, güvenli bir hayatın mikro modelleridir; hayat da bu ibâdetlerin makro hâlidir ve bu ibâdetlere ziplenmiştir. Bu ibâdetler, aslâ hayattan kopuk değil, aksine hayatı bir bütün olarak kuşatırlar.

...

Namaz, bedenî ama aynı zamanda bireysel, toplumsal ve siyasal bir ibâdettir. Namaz, yalnız da kılınır; cemaatle de; özellikle Cuma ve Bayram namazları tek başına kılınmaz. Toplu/cemaatle namazı, bir imam kıldırır; imam, hiyerarşik olarak bir “Baş İmam’a” bağlıdır.

Namazın her ruknü bir direk; namazın kendisi de dine direkdir. Namazı terk eden, din binasını yıkar; o, şahsî, toplumsal ve siyasî alanlarda başka bir dine, o dinin ilâhlarına hizmet eder.

...

Zekât, mâli, bireysel, ekonomik; ekonomik olması yönüyle de toplumsaldır. 1/40’le başlar, 2/40, 3, 4... 20, gerekirse 40 (malın tamamı) Allah için (adâlet için) verilir.

...

Hacc, hem bedenî hem mâli bir ibadettir; toplumsal ve siyasal yanı ağır basar. Hacc, insanları “eşitler, bütünler ve birler”, din dışı tüm ayrımları ve farklılıkları yok eder.

...

Oruç, “çook özel/mahrem” bir ibâdettir. Dışarıdan kimse, Rızası için oruç tutulan Rab hariç, oruç tutanın oruçlu olduğunu bilemez. Oruç, kişiyi Allah (îlâ-i kelimetullah) için her türlü fedakârlığa hazırlar; kişiyi dinde azimli/kararlı ve metanetli kılar.

...

Namaz, tüm ibâdetlerin özüdür; her gün = her zaman, her yerde (ferdî, toplu/cemaatle) kılınır ve bünyesinde hayatın tüm renklerini (şükür namazı, korku namazı, cenaze namazı, husüf namazı, küsuf namazı gibi) taşır ve bizi her hâl ve şartta Rabbe bağlar. Oruç, Allah için (Hakk ve hakkaniyet için) açlığa-susuzluğa, zorluklara göğüs germenin ve mücadeleye her dâim hazır olmanın; Namaz, azmin, iradenin, kararlılığın ve devamlılığın; Zekât, mâlen fedakârlığın; Hacc, birlik-beraberlik ve eşitliğin (= ümmet olmanın) sembolü, prototipi ve provasıdır. 

İbâdetler, hayatımızı ibâdet gibi yaşayalım diye emredilmiş; İslâm Müslümanın hayatını ibâdetlerinde formüle etmiştir. Müslüman, ibâdetlerini hayatına yayarsa = hayatını komple bir ibâdet olarak görürse, Müslümanca bir hayat yaşamış olur.

İbâdetlerin birbirleri ile ve hayat ile organik bir bütünlüğü, kopmaz bir bağı vardır. Bu bağı kuran ve sürdüren, imandır, şehâdettir, ‘Lâ ilâhe illâ Allah’tır.

İlmihâllerimizdeki iman-ibâdet-ahlâk kopukluğunu tamir edemezsek, hem dini = “ferreqú dinen” (30/32) hem de kişiliğimizi parçalamış oluruz.

Aman dikkat!.

Yorumlar

  1. Mü'min müslimdir ve fakat her Müslim mü' min midir Rab bilir..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET