NASIL MÜSLÜMAN OLDUK?

Anası-atası gayr-i Müslim olan ve Müslüman bir topluma doğmayan birilerinin Müslüman olma hikâyeleri bize câzip gelmiş ve o hikâyeleri  birilerine anlatmışızdır ama kendimizin Müslüman oluşu üzerine neredeyse hiç düşünmemişizdir. Soru, ben nasıl Müslüman oldum şeklinde de sorulabilir. Bu soruyu ben kendime, 40-45 yaşlarımda sordum. 45 yaşıma kadar başka dinleri = ideolojileri araştırdım ve 45 yaşımda Müslüman olmaya karar verdim. Daha önce Müslüman değil miydim? Adım Müslümandı, Müslüman bir kültürün çocuğuydum ama bu Müslümanlığı/mı ne doğru dürüst anlamış ne de sorgulamıştım. İslâm’a = Müslümanlığa girişin şartı Kelime-i Şehâdet’i “ezbere” söyleyegelmiştim. 

Kendi adıma benim Müslüman oluşum, zor bir sürecin sonunda gerçekleşti; yine de gerçek bir Müslüman beni yakından tanısa/görse Müslümanlığımdan şüphe edebilir. Hâlâ düşüncem = inancım Müslüman; pratik hayatım = yaşantım büyük ölçüde gayr-i Müslim. Böyle olunca da hiçbir insan bana bakarak, beni dinleyerek Müslüman olmuyor ama çoğu insan ve ben = kendim, beni Müslüman biliyor; İslâm, benim gibi Müslümanlar yüzünden insanlara umut olamıyor!.

Müslüman olan, Allah’ın emir ve yasaklarına = Allah’a teslim olan kimse demektir. Tam Müslüman, tam teslimiyet gösterendir; “yarım Müslüman” bazen/ara ara (Cuma’dan Cuma’ya, bayramdan bayrama vb.) teslimiyet gösterendir. Yarım Müslümanlıktan tam Müslümanlığa geçiş için, sağlam bir bilgi, sağlam bir irade ve diğer dinleri bilerek/bilinçle reddediş şarttır. İlk Müslümanlar böyle bir bilinç ve irade ile Müslümanlığı seçmişler ve Müslümanlıklarında kararlı davranmışlardır. İslâm’ın yayılışında insanlar bu tutuma, bu tavıra, bu kararlılığa çook dikkat etmişlerdir.

Diğer ilâhları (ve onların dinlerini, düzenlerini) reddetmeden Allah’ın ilâhlığı (Allah’ın dini İslâm) kabul edilemez.

Lâ ilâhe illâ Allah.

Herkes zaman zaman kendi kendine nasıl Müslüman oldum diye sormalı ve yaşadığı Müslümanlığı çok sık sorgulamalıdır!. Diğer dinlerle = sistemlerle hesaplaşmadan, onlarla araya ciddî bir mesafe koymadan “sağlam Müslüman” olmak zordur. Bizim Müslümanlığımız, “saf, arı-duru bir Müslümanlık değil, eklektik bir Müslümanlıktır”; Kureyş’in Efendimize teklif ettiği Müslümanlıktır. “Belli bir süre Sen bizim dinimize; bir süre de biz Senin dinine göre yaşayalım, müslümanlığı.” De ki onlara (o kâfirlere) : “... leküm dinüküm ve liye dîn. Sizin dininiz size (= sizin olsun); Benim dinim bana (yeter).”

Kâfirlerin dininden = küfürden kesin kopuş olmadan İslâm dinine giriş, ancak kâğıt üzerinde mümkün olabilir. İslâm, tevhidî (tek ilâhlı) bir düzen = din vadederken; küfür, çok ilâhlı şirk/et düzen/ler/inin adıdır. İslâm, adâlet üretirken; şirk, zulüm üretir. İslâm, insana içerde ve dışarda huzur verirken; şirk, içerde de dışarda da çatışma çıkarır; içeri ile dışarıyı çatıştırır. Dışardaki zorluklara rağmen iç huzurumuz varsa/tamsa, Müslümanız. Dışardaki zorlukları kolaylığa tebdil etmişsek = onları zorluk değil de kolaylık olarak kabul etmişsek = sisteme adapte/entegre olmuşsak, adımız Müslüman.

“Nasıl Müslüman oldum?”, sorusu, “nasıl bir Müslüman’ım?”, sorusu ile paralellik arz eder. Bu iki soruya verilen cevap, aynı zamanda Müslümanlıktaki samimîyetimizi de belirler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET