HAYAT

Bu hayat niçin ve niye var?

Bu hayat ebedî olsaydı, ölüm olmasaydı, anlamsız olurdu.

Hayat nedir?

Görünürde üç şey : Yeme-içme, barınma-bürünme ve evlenme-çoğalma.

Hayat herkeste farklı farklı yaşanıyor. Kimi bol bol yiyip-içiyor, kimi yarı aç-yarı tok geziyor. Kimi çadırda-kulübede yaşıyor, kimi villada-sarayda. Kimi evleniyor, kimi evlenemiyor, kimi de dost hayatı yaşıyor...

Üstünlük, bu işleri az ya da çok yapmada değil; bunları “en güzel, çok güzel = ahsen” bir şekilde yapmada.

“Allah, ölümü ve hayatı, hanginiz daha güzel iş yapacaksınız diye sizi sınamak = denemek için yarattı. O, Azîz ve Ğafûr’dur.” (67/3.) (Âyetin Azîz ve Ğafûr ile bitmesi çook önemli ve çook değerli.)

Ekser (çok) de değil, asgar (az) da değil, ahsen : güzelin güzeli, çok güzel, daha güzel = ahsen-ü amelâ. 

Güzelin ölçüsü de 28/Kasas, 77’de. Aynı kelime (= ahsen) burada, bu âyette de geçiyor :

“Allah’ın sana verdikleri ile ahiret yurdunu elde etmeye çalış; dünyadan nasibini de unutma. Allah’ın sana iyilikte/ihsanda bulunduğu gibi sen de insanlara iyilikte/ihsanda bulun; yeryüzünde bozgunculuk yapma. Allah, bozguncuları sevmez.”

“O Allah, her şeyi en güzel şekilde yaratmış (ahsene külle şey’in halqah); insanı yaratmaya da topraktan başlamıştır.” (32/Secde, 7.)

Ne yaparsak yapalım, ne işle meşgul olursak olalım, yaptığımız şeyi en güzel şekilde yapalım. Her şeyde güzellik, ilâhî ve vicdanî sorumlulukla mümkün; güzel insanlar güzel işler yapar; insanların güzelliği Rablerinden = Güzel’den gelir.

...

“Her güzel, daha güzele yâver.

Allah güzeldir, güzeli sever.” NFK.

...

Her güzellik, güzelliğini “Orijinal/Aslî Güzel’den” alır; buna eski dilde bedee’den, ilk başlangıç anlamında bediîyat (yeni dilde ise estetik) denir; diğer tüm güzellikler Onunla irtibatlıdır; o irtibat kopunca her şeyin, herkesin güzelliği söner-kaybolur.

(Dış güzelliği, iç güzellikte aramayanlar, yaşlılığı ve ölümü düşünmeli.)

...

Hayatın anlamı, hayatı güzel kılmak/ta. Hayat size/bize güzel ve anlamlı gelmiyorsa, o hayatın Sahibi ve Rabbi ile = Bediî’us semâvâti vel ard olan Allah’la irtibatı kopmuş demektir. Bu irtibat önce, ‘zayıf’ kurulur, zamanla ‘güçlenir’, güçlendikçe de güzelliği artar; bu irtibatı sağlayan bağa, habl (insanî ucuna, habl-ul verîd; ilahî ucuna hablullah) denir; bu “kablodan/hattan” ne kadar “akım/enerji” geçerse her şey o kadar güzelleşir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET