SENET
Senet veya sened: Sözle veya yazıyla verilen taahhüt (= taahhüd).
Eskiden söz senetti, Lâ ilâhe illâ Allah diyen biri, Rabbine sözle/sözlü senet veriyordu; yazı icat olunca bu, yazılı hâle geldi.
Dinde senedi biz, Hadis literatüründen, Efendimizden gelen sözlerin (Hadislerin) doğruluğunu (sıhhatini/sahihliğini) test etmenin bir yolu olarak biliriz; senedi sağlam olan Hadisleri sahih/sıhhatli kabul ederiz; de, bu sözlerin (Hadislerin) fiiliyatına, uygulanma (= hayata aktarılma) şekline pek de dikkat etmeyiz!.
Sözlerin sıhhati, uygulama ile test edilir. Hadis, Efendimizin ilmidir; Onun ilmi, amelinden ârî (soyulmuş/soyutlanmış) değildir. Bizler, Hadisin sıhhatini (senedini) sadece sözde = sözün bize gelişinde arıyoruz; oysa Hadis, Efendimizin fiilî yaşantısının söze dökülmüş hâlidir ve Efendimiz, bizim için en güzel örnek = üsve-i hasene’dir.
Pekiî, Hadislerin fiilî senedini nasıl takip edebiliriz?!. Siyer okuyarak, okuduğumuz Hadislerin o günkü yaşantı ile ilişkisini kurarak ve Siyer (= Hadisler) ile Kur'ân’ı buluşturarak. = Hadislerin sıhhatini Kur'ân’da arayarak, bularak. Sağlam, sıhhatli Hadislerin Kur'ân ile çatışması aslâ mümkün değildir.
Kur'ân, Hadislerin de senedidir.
“Lâ ilâhe illâ-l Allah, Muhammed-ur Rasûlüllah.” diyen biri, Efendimizin hayatını = Siyer’i (iyi) bilmeden Kur'ân’ı (iyi) bilemez ve Efendimizi, kendine örnek/model (= üsve-i hasene) olarak alamaz.
“Lâ ilâhe illâ-l Allah, Muhammed-ur Rasûlüllah.” demek; Allah’a ve Rasûlüne sözlü senet vermektir.
Verdiğimiz senet, yarın karşılıksız çıkabilir.
Aman dikkat!.
Yorumlar
Yorum Gönder