FRENOLOJİ

Loji, logos’dan (bilimden); fren, Yunanca phrenos’dan, (bizim bildiğimiz frenden değil), phrenos, zihin veya beyin; frenoloji de zihin bilim veya beyin bilim demek. Bu alanla bugün, nöroloji (sinirbilim) ilgileniyor ve felsefe ile iş ve güç birliği yaparak güçleniyor; nöro-felsefe diye bir bilim doğdu, hızla popülerleşiyor.

Frenoloji, kafatasımızdaki beynimizin, kişilik özelliklerimiz ile olan ilgisini/alâkasını inceliyor; beynin hangi bölgesi veya noktası, hangi duyu, duygu, düşünce ve davranışlarımızı idare ve kontrol ediyor?!.

Kitâb’ta beyin kelimesi geçiyor mu diye baktım; bir yerde, Enbiya, 18. âyette dimâğ (دماغ) kelimesine rastladım. “Biz, hakkı (hakikati) batılın üstüne (= alâ/başına) atarız; o, onun beynini parçalar (فيدمغه) ve derhal yok olur.”

Önce, bu âyetin bağlamına bakalım; sonra da yorum yapalım. Önceki âyetler, inançsızların hâlini, neden inanmadıklarını, göklerin ve yerin boş yere ve oyun olsun diye yaratılmadığını söylüyor. İnançsızların : Şu bize hakkı getirdiğini söyleyen Elçi de, bizim gibi bir adam, biz bu adama nasıl ve neden inanalım?!, dediklerinden söz ediyor. Öncekiler de aynı sözleri söyledi ama azap gelince anladılar. Siz de, onlar gibi mi olmak istiyorsunuz?!. Gökteki ve yerdeki düzeni kim sağlıyor/sürdürüyor?!. Eğer onlar, iki veya daha fazla sayıda olsalardı, gök ve yer fesada uğrardı...

Düşünmeye, beyni (dimağı) çalıştırmaya davet var; ama bu beyinsizlerde beyin yok; beyinleri darmadağın, paramparça olmuş!. Neden beyinleri bin bir parçaya bölünmüş?!. Her bir parçayı bir ilâh sahiplenmiş de ondan!. Böyle bir beyin, bütünlüklü, tutarlı (doğru-düzgün) çalışmaz, çalışamaz. Dolayısıyla, onların duyuları, duyguları, düşünceleri ve davranışları arasındaki irtibat kopuktur. Bu beyin, hakkı/hakikati kabul etse, düzelecek ve düzgün çalışmaya başlayacak; etmediği için darmadağın ve paramparça.

...

Frenoloji de beyni parçalara bölerek iş yapıyor; parçalı çalışan veya parçaları birbiriyle uyumsuz çalışan beyinden hayır çıkmaz. Beyni, bütün hâlinde, tüm parçaları/hücreleri ile uyumlu ve tutarlı çalıştıran, tevhîddir = hakkı kabul ediştir = tek bir İlâh’ın (= Allah’ın) hükümranlığına inanış/güveniştir ve O’na teslim oluştur. Beynin, beynin tüm hücrelerinin (sadece beynin değil, tüm vücudun, vücudun tüm hücrelerinin), birbiriyle ve dış dünya ile uyumlu, düzenli çalışmasını, insanoğlu tüm akılları birleştirerek (kollektif akıl) kıyamete kadar çalışsa çözemez, bilemez; bunu ancak ve ancak âlemlerin Rabbi bilebilir; din (= ilâhî evrensel düzen) budur, İslâm bunun kodlarıdır. 

İnsan, haddini bilmeli ve ona göre davranmalı.

Yaratan, bilmez mi?!. “elâ yea’lemü men halaq?!” (67/14)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM