KÖK SORU

Bu soru, bütün soruların kökünde (temelinde) yatan bir soru; bu soru, niye varız veya niye yaratılmışız?!, sorusudur; bütün sorular, bu sorunun cevabı ile anlamlı olur.

Var olma, varlığa gelme, bizim elimizde değil. Dolayısıyla, bu sorunun cevabını (da) bizi varlığa Getiren, bilir. Bizi varlığa Getiren Bir’ine inanmasak, bu sorunun cevabını doğru bir şekilde bilemeyiz ve kendimize göre ‘sahte/tutarsız veya yanlış’ cevaplarla avunuruz.

Bu ‘sahte/tutarsız veya yanlış’ cevaplara örnekler :

Ev, araba (= mal), ün-unvan, makam sahibi olmak için varız. Bütün Ankara (hatta bütün Türkiye ve dünya) bizim olsa, bütün (idarî-siyasî ve akademik) makamlara ulaşsak ne olur?!. Bunlara sahip olmayalım diye bir şeyi aslâ söylemiyorum; bunları kök/temel soruya göre “değerlendirelim”, diyorum.

Bu dünyada mutlu olmak için varız. Ölüm, hastalık, sakatlık, ihtiyarlık gibi gerçekler bu mutluluğumuza gölge düşürüyor. Mutluluğu buraya hasretmek, kök/temel soruyu ıskalamaktır.

...

Yaratıcı : ‘Ben, sizi Bana kulluk edin diye yarattım; sizi, Bana kulluk edip-etmeyeceğinize göre deneyeceğim ve değerlendireceğim.’, diyor.

...

Bizler bile bişeyi var ederken (= yaparken), bir amaç için var ediyoruz (= yapıyoruz), değil mi?!. Amaçsız (= absürt), oyun olsun diye bişey yapmıyoruz. İnsan, kendi yapıp-etmelerinde bir amaç ararken; kendinin yapılıp-edilmesinde (= yaratılmasında) bir amaç aramaz, ben niye varım (= niye yaratıldım) diye sormaz mı?!.

Sormazsa, diğer tüm sorularını yanlış cevaplar; sorarsa, diğer tüm sorularını (= tüm yapıp-etmelerini) bu soruya göre endeksler = cevaplar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM