MERHALE

Merhaleyi biz, aşama veya ara kademe olarak biliriz; kelimenin kökü RHL/RAHALE’dir; kelimenin sonuna yuvarlak he veya te gelir/getirilirse, isim olur; re harfi üstün ile okunursa, rahle; esre ile okunursa, rıhle diye okunur; rahle, bildiğimiz rahle = açılır-kapanır tahta masa; rıhle ise, yolculuk demek; ruhle ise, gidilecek (gidilen) yer. Dünya, bir rahle; âhiret, bir ruhle; dünyada kalış ise, bir rıhledir. 

Kur'ân’ı (= Kitâb’ı) rahleye koyup okuduğumuz gibi, kendimiz de = biz de dünya rahlesinde “okunuyoruz”!.

Hepimiz bu dünya merhalesinden geçiyoruz. = Âhirete irtihal ediyoruz; irtihalin kökü de RHL/RAHALE’dir. İrtihal, âhirete göçtür. Göç, bir yerden bir yere; iç göç ve dış göç şeklinde iki şekilde olur; ölüm (= irtihal) dış göçtür. Dünyaya geliş ve dünyada kalış, nasıl bir göçse, dünyadan gidiş de bir göçtür. Hepimiz göçebeyiz; bu dünya merhalesini hepimiz geçeceğiz.

Kimler geldi, kimler geçti (= göçtü) bu dünyadan. Sultan Süleyman’a (bile) kalmayan dünya, bize mi kalacak; ölmeyen (= irtihal etmeyen) var mı?!.

Bu sözlerim, dünyayı aslâ küçümsemek veya hafife almak değil, değerlendirmek; veya bir geçiş (= rahle, merhale, köprü) olarak görmek.

“Sırat köprüsü” burada!. Bu köprüyü iyi kullanmak, köprüde oyalanmamak (= oyun oynamamak), eğlenmemek gerekiyor. Bize ecel, eğlence hâlinde gelirse, “yarı yolda”! kalırız. Köprüyü “sağ-sâlim” geçemezsek, Allah korusun, cehenneme yuvarlanırız = düşeriz. Köprüyü (= dünya hayatını) “sağ-sâlim” geçmenin (tamamlamanın) formülü, (her ân) İslâm’a uygun hareket etmekten geçiyor.

Öyle ya da böyle herkes, bu dünya merhalesini geçiyor!. Kimi (belki de çoğu), son dakikada düşüyor; kimi (çok az kişi) de, geçtiğine/geçebildiğine şükrediyor. = seviniyor. Kesin olarak kimin geçtiğini, kimin düştüğünü, ölünce (= âhirete irtihal edince) bileceğiz; köprü üstündeyken bunu bilemiyoruz; geçenlerden de haber alamıyoruz; ama kimin geçeceğini, kimin düşeceğini biliyoruz = Rabbimiz bize bunu bildiriyor. Rabbimiz, burayı (= bu dünyayı) bir rahle (= merhale) olarak görenlerin, sağ-sâlim geçeceğini; burayı (= bu dünyayı) ebedî bir mekân (= son durak) olarak görenlerin ve onu oyun-eğlenceye dönüştürenlerin de düşeceğini söylüyor.

SadakAllah-ul Azîm = Allah, doğru/yu söyler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

HADİS & SÜNNET

RECM