KAVRAM/A
Kavrama, kuşatmadır. Kuşatılan “şeyler”, maddî ve ma’nevî (= ilmî) olur. Bizler, maddî şeyleri bile tam kuşatamaz, kavrayamayız. Bir binaya, hangi açıdan (= yandan) bakıyorsak o yanını (= yönünü) görürüz; binanın etrafını (= tamamını) dolaşmazsak, tüm binayı göremeyiz. Bu görüş bile “tam” değildir, bu görüşte (= kavrayışta) binanın içini göremediğimiz gibi, biz binayı dolanırken binanın dışında bir değişim (de) olabilir.
Kavram da “şeyleri” zihinsel olarak kavramadır. Bu şeyler, maddî (= somut) ve ma’nevî (= soyut) olabilir. İlim, bu maddî ve ma’nevî şeylerin kavranmasıdır. Herkes, her şeyi aynı “çapta” kavrayamaz. = Herkesin ilmi aynı düzeyde değildir.
İstivâ da bir tür kavrama ve kuşatmadır.
Allah, gökleri ve yeri istivâ etmiş, kuşatmış, tam anlamıyla içerden ve dışardan kavramıştır. (Bknz. 7/54. 10/3. 25/59. 32/4. 57/4.) O’ndan başka hiçkimse “varlığı” bu şekilde kavrayamaz.
Bizler, “basit şeyleri” bile aynı ânda, içten ve dıştan tam kavrayamadığımıza göre, her şeyi (= tek tek her varlığı ve varlığın tümünü) bu şekilde (= içten ve dıştan) kavrayan Bir’inin kavraması ile bize bildirilen bilgilere (= Vahye) güvenmek (= inanmak) zorundayız; aksi hâlde, (varlığın tümünü kavrayamadığımız gibi), tek tek her bir varlığı, ya çapımıza göre eksik; ya da varlıklar arasındaki ilişkiyi doğru kuramayarak ihâta edebildiğimiz (= kuşatabildiğimiz) tüm varlığı yanlış kavrarız.
Kavrama (= bilme, anlama) için ilâhî destek şarttır.
Yorumlar
Yorum Gönder