HAKÎKAT

Hem çoook zor, hem de çoook kolay “bişey”! hakikat. Hakikati, gerçek/lik olarak alırsak, realizme çıkarız. Realizm, zihinden (bilgiden, insandan) bağımsız (görünen) dış âleme karşılık gelir, ki, bu materyalizmdir. Zihin = beyin, belki görünür ama akıl görünmez, sevgi görünmez, Tanrı görünmez, vs. Görünenlerin dışında, görünmeyenleri esas alan ve onlara temel olan “görünmeyen ama bilinen şeyler” vardır diyen bir akım daha vardır ki, bu akım da idealizmdir; bu akımın isim babası, ideler/idealar kuramı ile Platon/Eflâtun’dur. Platon’un öğrencisi Aristo ise realisttir. Bu meselenin dindeki karşılığı Zâhir-Bâtın, Şehâdet-Gayb ayrımıdır.

Felsefe ve dini anlama (= yorumlama) tarihi, bu iki uç (= ikilem) arasında gider-gelir. Yâni, realistlere (= zâhirîlere) göre hakikat, dışarda (= görünenlerde) ve apaçıktır; idealistlere (= bâtınîlere) göre hakikat içeridedir ve gizlidir.

Varlığa, içeriden ve dışarıdan “bakabilen”, tüm varlığı ve Kendi’ni mükemmelen bilebilen TEK VARLIK, TANRI’dır. Tanrı dışında hiç kimse, hakikati “tam” bilemez, bildiğini bile iddia edemez.

Bizim hakikat hakkındaki bilgimiz, izâfîdir, sınırlıdır, eksiktir. Âlimler (= bilenler), El-Alîm değildir; görenler, El-Basîr, ... değildir ama Allah, Esmâ-ül Hüsnâ sahibidir; El-Evvel’dir, El-Âhir’dir, Ez-Zâhir’dir, El-Bâtın’dır.

Hakikat, Hakk’tır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET