ALLAH RIZASI İÇİN

Her eylemi/işi, B/biri (kendimiz) veya bişey için yaparız. Bu şekilde yaptığımız eylemlerde teselsül (silsile, hiyerarşi) kaçınılmazdır ama bu teselsül, “K/kendisi için olan = başkası için olmayan B/birine veya ‘bişeye’!” varıp dayanmalıdır; “O” bulunmazsa, çıkmaz bir sokağa girilir veya sürekli dönülüp-durulur. Ben her eylemin, bu tür bir teselsüle girilmeden, doğrudan “O’na” dayandırılmasından yanayım. İşte buna da, Allah rızası diyorum. Aradaki her kademeyi O’nun eseri ve takdiri (= sünnetullah) bilmek, bu konudaki işimizi kolaylaştırır.

...

Susayınca su içmek, acıkınca yemek yemek, ... ilk aşamada bizim (sağlığımız) için gibi görünse de; suyu Allah için içmek; yemeği Allah için yemek; içtiğimiz suya, yediğimiz yemeğe değer katar, şükrümüzü artırır ve bizim ara kademelere (bize su ve yemek verenlere) müdânâlı (minnetli), ‘ezik’ olmamızın önüne geçer ve bizi TEK BİR GÜCE (= İlâh’a) bağlayarak şirke düşmemizi önler.

Kişinin içinde (niyetinde) Allah Rızası yoksa, ‘bu arabayı (elbiseyi, vb.) senin için aldım, bu görevi devlet/im için yaptım’, bu kitabı bilgilenmek için okudum, vb. demesi, o kişiyi kendi içinde (ve dışında) parçalar. Dışındaki parçalanma da, muhataplarının ortak bir hedefe (=amaca, gayeye) yönelmemelerinden = farklı amaçlar için çalışmalarından kaynaklanır.

Allah Rızası, bütün hedefleri (= amaçları/gayeleri) birler, birleştirir (= ortak kılar) ve insan/lar/a iç tutarlılık, uyum ve huzur verir. Ara kademelerde takılı kalmak ise, insan/lar/ı böler, parçalar. Herkes, tüm ara kademeleri uyumlu ve tutarlı bir düzene sokmayı beceremez; Allah Rızası, bunun en kısa, en kolay ve en etkili yoludur. 

Lillâhi’deki li, bunu tek harfle ifâde eder.

Elhamdü lillah. Mutlak Hamd (övgü), sadece Allah’a aittir, özgüdür/hasdır. Allah dışındakileri övmek de O’nun sayesindedir, onlara övünecekleri, övülecekleri hususiyetleri (özellikleri) veren de O’dur; onlar da O’nu övmektedir, övmelidirler. Bu yüzden ara kademelerde takılı kalmanın bir gereği yoktur; oralara takılı kalırsak, o ara kademeler bizi yolumuzdan, varacağımız menzilden alıkoyar ve bizi yarı yolda bırakır.

Kişi, yaptığı işi/eylemi kendi için yapıyorsa, kendini; toplum için yapıyorsa, toplumu; devlet için yapıyorsa devleti nihaî amaç hâline getirmiş ve muhtaç varlıkları mutlaklaştırmış, ihtiyaçsız hâle getirmiştir; bunun bir diğer adı da putlaştırmadır; çünkü O’nun dışında ihtiyaçsız hiçkimse yoktur. Ara kademelerin her biri, hiçbir şeye ve kimseye muhtaç olmayan = Es-SAMED OLAN BİR TEK VARLIK İÇİN çalışmaya başlamadıkça, bireysel ve toplumsal hayatta âdil bir düzen (din) kurulamaz.

Tüm kâinat (ve içindekiler) O’nun eseridir, O’nun kuludur, O’nun için (= O’na) çalışmalıdır; aksi kaostur. O’nun için (= O’na) çalışmak, O’nun buna ihtiyacı olduğundan değil; bizim ihtiyacımızdandır; O, düzenini (= dinini) buna endekslemiştir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET