ALLAH İZİN VERİRSE...

Her şey Allah’ın izniyledir, başımıza gelen musibetler bile.

“mâ esâbe min musibetin illâ bi-iznillah, ve men yü’min billahi yehdi kalbeh...” (64/11.) Allah’ın izni olmaksızın insanın başına hiçbir musibet gelmez; kim O’na inanırsa O, onun kalbine hidâyet verir, rehberlik eder.

‘Kula belâ gelmez, Hak yazmayınca.

Hak belâ yazmaz, kul azmayınca.

Hak, kuldan intikamını kul ile alır.

Din, irfan bilmeyen, bunu kul etti sanır.’ Celâleddin Rûmî.

Aklı ve iraadesi olmayan varlıklar, O’nun emrine tamamen râm olmuşlardır, itirazsız = kayıtsız-şartsız O’na itaat ederler. O, bir yaprağa düş! derse, o yaprak hemen düşer. Güneşe doğ! derse, o Güneş hemen doğar...

Aklı ve iradesi olan insan ise, O’nun emrini sorgular; işine gelirse itaat eder, işine gelmezse etmez.

Tam teslimiyet (= İslâmlık, Müslümanlık), O’nun emrini bilmek, O'nun emrini diğer emirlerden ayırabilmek ve O Emre kayıtsız şartsız itaat edebilmek demektir.

O’nun emrini bilmemek ve bilerek veya bilmeyerek O’na isyan etmek de O’nun izniyle ve kulun iradesiyledir ama/fakat O buna (= Kendine isyana) rıza göstermez; çünkü O, kuluna akıl ve irade vermiş ve ona kötü olan hiçbir şeyi emretmemiştir. İş böyle olsa idi, O’nun emir ve yasakları (= dini) tamamen boşa düşerdi.

O’na isyan, başka bir ilâha itaattir.

O, çoğu zaman bizim kendi ellerimizle işlediklerimiz yüzünden başımıza belâlar (= musibetler) isabet ettirir; bazen de bizdeki samimiyeti (= ihlâsı) test etmek için, bizi belâlarla (= musibetlerle) karşı karşıya getirir; bakalım nasıl davranacak, nasıl tepki verecek diye?!. Bu hâl, imanında belli bir mesafe alanlar içindir.

İman/lar/ı bizim gibi “yarım-yamalak” olan/lar ise, Zümer, 8 ve 49; Yunus, 12; Hacc, 11; Bakara, 165. âyetlerde sözü edilenler gibi davranırlar.

...

İnşaallah, Allah dilerse, izin verirse demektir. O, bizim için bişeye izin vermişse, bizim için bişey dilemişse, o şey, muhakkak iyi bişeydir.

Bilen ve O’na inanan (= güvenen) için.

Bilme, başımıza gelen iyiliğin ve kötülüğün sebebini ve kimden geldiğini bilme; inanma ise, hem kendine hem de Rabbine güvenme, kedinden ve Rabbinden emîn olmadır.

Ötede, başımıza gelecek iyilikler de kötülükler de kendi kazancımızdır. Rabbimiz, iyiliklerimize kat kat mükâfat verecekken, kötülüklerimize misli ile ceza verecektir. Şirk varsa, hiçbir iyiliği dikkate almayacaktır. (Bknz. 39/51 ve 65.)

Lütfen, İzin ve Rızâ’yı karıştırmayalım, Allah’ın izni dışında bir oluşa/oluşuma meyletmeyelim; böyle bir şeyi aklımıza dahi getirmeyelim; bu, O’ndan habersiz (= izinsiz) oluşumlara fırsat verir ve O’nun otoritesine (= yegâne İlâh’lığına) halel getirir.

(Lütfen, yukarıda verdiğim âyetlere bakalım ve bu konuda kendimizi testten geçirelim.)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET