OKUMA-YAZMA veya OKUR-YAZARLIK

Okuma-yazmayı ilkokulda öğreniriz ama bu okuma-yazma, harfleri ve sesleri tanımadır. Esas okuma-yazma, okuduğumuzu anlama ve düşündüğümüzü kâğıda (= hayata) aktarmadır.

Kâinat, Allah’ın fiili ile (bizzat!) yazdığı; Kitâb (= Kur'ân), Allah’ın Arapça kelâm ile “yazdırdığıdır.” = Kelâmullah.

...

İnsan da okur-yazar. İnsanın okuması ve yazması da kâinatla/kâinatta ve kağıtla/kağıttadır. (veya elektroniktir.) Bu okuma-yazma, kâinata ve Kitâb’a uygun olabilir de olmayabilir de. Eğer bu (= okuma-yazma) ‘iki K/kitab’a’ da uygun olursa, doğru bir okuma-yazma; olmazsa, yanlış bir okuma-yazma olur.

Okuma-yazmayı öğrenme ve sürdürme, önce insanın kendi isteği iledir; insan bu istekte samimî veya ihlâslı olursa, bu (= okuma-yazma) ondan (geri) alınabilir.

...

İlk emir, Oku!’dur (= iqra!); ama ortada henüz okunacak (= satırlara yazılmış = mestûr) bir kitap yoktur. O ân/zaman (!), okunacak olan (= bu emrin nesnesi) kâinattır. Esasen, ‘Tamamlanmış Kitâb’ (= Kur'ân), Allah’ın yarattığı (= fiilen yazdığı) kitap olan kâinatın “doğru oku(n)masıdır.”!.

Yazma, düşünmeyi/düşünceyi yapma, somutlaştırma, hayata veya kağıda geçirmedir.

Okuma, düşünülenleri ve “yapılanları = yaratılanları” görerek anlamadır.

Kâinat da kitap da, birer “yapıttır.”!.

...

Karae fiili türevleri ile, Kur'ân’da 87 kez geçer. Ben bu kısa yazıda, Kıyamet Sûresinin 17, 18 (ve 19). âyetlerinde geçen (= “inne aleynâ cem’ahû ve Kur'ân’ehû; feizâ kar’anâhu fettebi’ Kur'ân’ehû.”) “okumalara” değineceğim.

İrâdî okuma (ve yazma), samimî ve ihlâslı olursa, ‘belli bir süre sonra’! kişinin elinden alınır, demiştim. İşte beni bu kanaate bu âyetler sürükledi.

16. âyet, “telâşa kapılma”! diyor. 17. âyet, "Onu (Senin zihninde/kalbinde/idrakinde) Biz toplayacağız = toparlayacağız; Onu Sana (artık!) Biz okuyacağız!." diyor. 

Sen okumayacaksın!. Biz okuyacağız!.

“Biz Onu Sana okuduğumuzda, Sen O Okuyuşa tâbî ol!.” (18. âyet)

"Sonra Onu açıklamak (= beyan etmek) kesinlikle Biz’e aittir." (19. âyet)

...

Bence, kişi bu hâle gelmeden, “gerçek bir okur-yazar” olamaz ve okuduğunu anlayamaz.

Böyle bir hâl, okuma-yazmada ihlâs ve samimiyet sahibi olmayan herkese (de) nasip olmaz; onlar, bilmeden ve anlamadan okur-yazarlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET