MÜSLÜMAN OLMAK!...

Elimde, Kasım Şulul’un ‘Hz. Peygamber Devri Kronolojisi’ kitabı var; kitabı didik didik ediyorum. Kitabın H: 9. Yılına, Senetü’l Vufûd veya Elçiler/Heyetler yılına ait bölümüne geldiğimde ve insanların kitleler hâlinde Müslüman olduğunu öğrendiğimde = gördüğümde, ‘Müslüman olmanın ne demek olduğu’ üzerine düşünmeye başladım. Hicretin 6. yılında yapılan Hudeybiye Anlaşmasından sonra da insanlar kabileler hâlinde Müslüman olmuşlardı.

Müslüman olmak nasıl bişey?!.

Bu insanlar nasıl Müslüman oluyorlar?!.

Onların Müslümanlığı bizim Müslümanlığımıza benziyor mu?!.

İnsanlar, Müslüman olmadan önce ‘ne gibi değişiklikler’ geçiriyorlar?!.

...

Şuna kanaat getirdim.

Onlar, Müslüman olmanın ne demek olduğunu kesin olarak biliyorlar ve Müslüman olmadan önceki yaşayışlarını terk ederek Müslüman oluyorlar.

Yani,

Müslüman olmadan önce, yalan söylüyorlarsa, zulmediyorlarsa, faiz alıp-veriyorlarsa, putlara kurban oluyorlarsa (= tapıyorlarsa), vs. tüm bu kötü ahlâkî alışkanlıklarını terk ederek Müslüman oluyorlar.

Yâni, 

“Lâ ilâhe illâ-l Allah” demek, onlar için bir “başlangıç”! değildi, “sonuçtu.”!. Efendimiz bunu bildiği için onlar Müslüman olunca onlara kritik görevler veriyor ve onlar da bu görevlerde gönüllü yer alıyorlardı; hiç kimse ‘ben bu göreve henüz hazır değilim’! demiyordu.

...

Bugün bizim gibi “geleneksel Müslümanların”! durumu çook farklı. Biz, Müslümanlığı “çantada/ki keklik”! olarak görüyoruz. Müslümanlık bize, bugün herhangi bir “görev ve sorumluluk” yüklemiyor sanıyoruz; bu yüzden de ‘normal’!!! yaşantımızı (= ahlâkımızı) değiştirmiyoruz.

“Lâ ilâhe illâ-l Allah.” demek, Tek İlâh’ın = Allah’ın Düzenine (= Dinine, Otoritesine, Hâkimiyetine) uygun bir ahlâkî yaşantıyı kabul etmek ve öteki dinleri, yaşantıları terk etmek demektir.

Konu ile ilgili çook şeyler söylenebilir/yazılabilir; bu konu hakkındaki düşünme sürecim sürüyor; şimdilik bu özet bilgi ile yetineyim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET