DOĞRU KARAR!...

Yaşadığımız hayatın bir çok alanında doğru karar vermek oldukça zor. Bu, tikel/tekil, girift olmayan meselelerde mümkün olsa da, sorunlar büyüdükçe işin içinden kolay kolay çıkılamıyor.

Aldığımız kararları, kabaca, bireysel ve toplumsal-siyasal hayatımız ve de total paradigmamız (= hayat felsefemiz) için üç aşamaya indirgemek mümkün.

Yüzde yüz (%100), bireysel bir hayat yaşanmıyor; aldığımız kararlar öyle ya da böyle birilerini (eş-dost, kardeş, komşu, vs.) etkiliyor. Sözgelimi cebimizde üç-beş kuruş olunca, bunu gezmeye-eğlenmeye mi, birilerine (eş-dost, kardeş, komşu, vs.) yardım etmeye mi, yoksa içkiye-kumara mı harcayacağız?!... Zamanımızı para kazanmaya mı, ilme (hayır-hasenâta vb. şeylere) mi hasredeceğiz; yoksa dengeli, orta bir yol mu tutacağız?!... Sırf âhireti düşünerek dünyadan (olabildiğince) vaz mı geçeceğiz?!... Namazı evde mi camiide mi kılacağız?!.... biir sürüüü soru ve bilir sürü cevap = karar... 

Sonuncudan başlayayım. Namazı evde kılmaya karar verdi isek, bizi bu karara sevk eden unsurlar : camii cemaatinin düzeyi bizi “aşağı düşürüyor, çekiyor” duygusu/düşüncesi ve tembelliğimiz (ve buna benzer biir sürü sebep/bahane) olabilir. Camiide kılmaya karar verdi isek, toplumsallaşma, cemaate “faydalı”! olma = cemaatin bilgi düzeyini yükseltme, daha fazla sevap kazanma (=27°) ve buna benzer biir sürü sebep/bahane olabilir.

Bunların hangisi doğru karar?!.

Bu, kişinin içinde bulunduğu “durum ve niyet” ile ilişkili/ilgili; belki, ikisi de doğru. Kişinin içindeki niyeti = amacı (ihlâsı) sadece kendi ve Rabbi bilir.

Konu, bireysel olmaktan çıkıp da sosyalleştikçe işin rengi değişiyor ve kararlarımıza etki eden biiir sürü faktör devreye giriyor. O zaman da, ya ortak aklı (= kollektif karar verme mekanizmasını, şûrayı) devreye sokacağız, ya da “Bir Bilen’in” verdiği kararlara göre hareket edeceğiz. İşte inanç (= iman = güven) tam da burada devreye giriyor ve imdadımıza yetişiyor. “Bir Bilen’de” karar kılamaz ve bilenlerin sayısını çoğaltılsak (= şirk), o zaman da doğru karara ulaşamayacağız ve Kur'ân’ın ifadesi ile bir çok efendisi olan kölenin durumuna düşeriz. (Bknz. Zümer, 29.)

Konu çook su götürür; kısa kesiyorum. Doğru karar vermenin yolu, bireysel ve toplumsal akla ve İlâhî Rehberliğe (= Allah’a, Kur'ân’a ve Onun bizzat uygulayıcısı Hz. Muhammed’e) güvenmekten (= inanmaktan) geçiyor. İlâhî Rehberlik, bireysel ve toplumsal aklı yok saymıyor; bu aklın tıkandığı yerde “Bana” başvurun ve aklınızı “Benim” Rehberliğimde kullanın!, diyor; çünkü, ikisinin de kaynağı aynı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET