ANALİZ!...

“Size Kardeşim Yûsuf’un sözlerini söylüyorum. Hepiniz özgürsünüz!.”

Şimdi, bu sözün/cümlenin söylendiği atmosferi (ortamı) ve bu sözün “etkisini” (gücünü ve bağlamını) tahayyül edelim.

Mekke, 630’da, hicretin 8. yılında fethedildi. Din = Vahiy 610 yılında geldi; 12-13 yıl Mekkeliler Müslümanlara işkence ettiler ve Müslümanları “göçe = hicrete” mecbur ettiler. Mekke’nin fethinden önce Mekkeliler ile iki büyük savaş (Bedir ve Uhud) yapıldı. Uhud’ta Hz. Hamza fecî ve hunhar bir şekilde şehîd edildi.

...

Mekke’nin fethine yaklaşık 10.000 Müslüman katıldı; bunların 250 kadarı süvârî idi.

...

Mekke’nin meclisi toplantı hâlinde. O zamanki Meclis Başkanı Ebû Süfyan; Genel Kurulda yaklaşık 40 kadar üye (= kabile lideri) var. Ahâli/halk, Meclisin (= Dâr-un Nedve’nin) önünde toplanmış!. (Ne karar çıkacak, onu bekliyorlar...)

Kimi endişeli, kimi korkuyor, çok azı da karşı koymayı (savaşmayı) düşünüyor, bir çoğu da Muhammed bize ne yapacak, diyor; zamanında Ona ve arkadaşlarına (ashâbına) yaptıklarını düşünüyorlar, bir çoğu da Mekke’yi kuşatan dağlara kaçmış ya da kaçmayı düşünüyor...

Efendimiz Mekke’ye devesinin sırtında “iki büklüm”! giriyor. “izâ câe nasrullahi vel feth.... fesebbih bihamdi rabbike...” (Nasr, 1-3.); zerre kibir = büyüklenme, zerre iftihâr = övünme yok.

...

Efendimiz, Kâbe’nin merdivenlerine çıkıyor ve ahâliyi seyrediyor. Ahâli Onun yüzüne bakamıyor, yere bakıyorlar; bakacak yüzleri yok!.

Başları önde, ne söyleyecek diye kulak kesiliyorlar.

...

“Ey Kureyş Topluluğu!.

Size Kardeşim Yûsuf’un sözlerini söylüyorum. Hepiniz özgürsünüz!.”

...

Mekke fethinden sonra Müslüman olanlara “tülekâ” deniyor. Ebû Süfyan, oğlu Muaviye (Emevî Devletinin kurucusu, Sıffin’de Hz. Ali ile savaşan adam) de tülekâ’dan.

Efendimiz ile Hz. Yusuf arasında yaklaşık 1800-2200 yıl var. Hz. İbrâhim’in, Hz. İsmâil’in, Hz. Yusuf’ın, Hz. Mûsâ’nın, Hz. İsâ’nın hayat hikâyeleri (= kıssaları) hem tevatüren hem vahyen biliniyor; Bu Elçiler aynı ahlâkî özelliklere sahipler. Elçiler aslâ kin gütmezler. Onlar, bizim ecrimizi (ücretimizi) Allah verir. = “lâ ecriye illâ alaAllah” (34/47) derler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET