HADİS...
Hadis. Hâdis. Hades. Hâdise/Hâdisât. Hadâset (Tazelik. Yenilik. Gençlik). Muhaddis. İhdâs. (حدث)
Hads. Hadsî. Hadsiyyât. (حدس)
İlki, dışarıda vuku bulan yeni bir olay, yenilik; ikincisi, içe doğan bir yenilik, sezgi.
Dinî anlamda hadis, Efendimizin (o gün) “yenilik içeren”! sözleri (= ve fiilleri = Sünneti). Bu, o gün değiştirici ve dönüştürücü idi. Bugün, ???!.
Bir hayat, insanı, dolayısıyla toplumu “sıkıyorsa”!, değiştirici ve dönüştürücü olan şey (= duygu ve düşünce), o toplumda yaşayan sorumluluk sahibi insanların içine doğar. (= sezgi = hads) ve er ya da geç, bişekilde bir uygulama alanı bulur (= hâdise olur, yeniliğe dönüşür ve ona, sonradan ortaya çıkmış = hâdis bişey denir.) Sonradan ortaya çıkan her şey iyi ve değerli olmaz; bunlara bid’at denir. Sonradan ortaya çıkan o şeye karşı içimizdeki duygu = sezgi = hads (belki de vicdanımız!), bizi tatmin (mutlu/memnun) ediyorsa, onu sahipleniriz; değilse, reddederiz.
Hads = Sezgi = İntuition, biraz çaba ve istekle insanın içine doğan, çoğu zaman farkında olunmaksızın, birden bire = âniden yardımımıza gelen “bişey, bi duygu, bi düşünce, bi çâredir.”!. Ben buna, ilâhî yardım = inâyet demeyi yeğliyorum. Kişinin içinde bu “duygu, düşünce” doğmaya, dolmaya başlarsa, artık o kişi de yeni sözler söylemeye, yeni şeyler (işler, yenilikler) yapmaya başlar.
...
Din (= Kitâb ve Sünnet) bugüne taşınacaksa, bu tür insanlar eliyle taşınacak!.
Dünkü yeni(lik)ler, bugün eski (= kadim)!. Bugün, “yeni sözler söylemek, yeni işler eylemek” lâzım.
Yorumlar
Yorum Gönder