NASIL?!...

Bunlar, Kur'ân’ı günümüze nasıl taşırız? sorunu/sorusu üzerindeki “ham” düşüncelerim. Bu düşünceler, Kur'ân’daki kıssaların anlatılış amacı üzerinde düşünürken = tefekkür ederken gelişti/oluştu, şekillendi. O gün (Kur'ân indiğinde, 610’da), bu kıssalar bugün bize olduğu gibi O/onlara da tarihî idi, geçmişte yaşanmıştı. Kur'ân’ın bugün bize, o gün bizzat Hz. Peygamber ve ashabı tarafından yaşanan hayatını (=Sünnetini) anlattığı gibi...

Pekiî, o gün bu kıssalar niye/neden anlatılıyor ve bu, O/onların ne işine (ve nasıl) yarıyordu?!.

...

Habil-Kabil kıssası, Yusuf ve kardeşleri kıssası kardeş kavgasına (o günkü karşılığı kabile savaşlarına),

Mûsâ-Firavun kıssası, zulme ve çok tanrıcılığa = şirke,

Medyen (= Hz. Şuayb), Âd ve Semûd kıssaları, ticaret ve hayvancılıkla uğraşan Mekke toplumuna adâleti, insafı ve şükrü öğretmeye; ahlâksızlığı ve vicdansızlığı terk etmeye,

Lût kıssası mâlum,

Bahçe sahipleri kıssası, kazançta Allah’ın hakkını (yağmurun/suyun, güneşin vb. = tabiatın hakkını) unutmamaya ve paylaşıma,

İsâ-Meryem hikâyesi = kıssası, ilâhın tekliğine, eşsizliğine ve benzersizliğine (= doğmamış ve doğurmamış olmasına) ve münzevî = ruhbanî hayatın öyle matah bişey olmadığına, 

Hz. İbrâhim kıssası, ilâhlara insan kurban etmenin, putlara tapmanın doğru olmadığına; Asıl-Tek İlâh’ın bile buna razı olmadığına, O İlâh = Allah dışında güneşe, aya, yıldızlara ve onların yeryüzündeki ifadeleri putlara tapmanın şirk olduğuna,

atıf yapıyor; insanlara bunları hatırlatıyor ve bunlar temel ahlâkî ilkelerdir; geri kalanlar, bu ilkeler ışığında düzenlenebilecek ve toplumdan topluma farklılık gösterebilecek hususlardır, diyordu (?!). Farklı hususlar, sözgelimi o gün için zıhardı; bugün başka bişey olabilir. Ya da o gün için bu, resmî ve yasal olan kölelik-cariyelik ve çok evlilik idi; bugün, gayri resmî, gizli ve rafine olan kölelik-cariyelik ve çok evliliktir, ... vs. 

Ama o gün de bugün de, Kur'ân’ın temel/ana hedefi, insanın ‘bireysel ve toplumsal vicdanına’! (doğru kelime, fıtrat) = fıtratına uymayan her türlü uygulamayı peyderpey = tedrîcen kaldırmak ve hakkı/hakkâniyeti, adâleti hâkim kılmaktı.

Kur'ân bu amaçla ve bu gözle okunursa, bireylerin ve toplumların hayatında belli bir etkisi olur/görülür. Elbette bu etki herkeste ve her toplumda aynı olmaz. O gün uygulanan Kur'ân’daki her tikel/tekil uygulamayı bugün uygulamak mümkün değil; önemli olan o uygulamalardaki ahlâkî ilkeleri, onlara yön veren ana fikri = ruhu kavramak ve onu bugün bizim uygulamalarımızda (işlerimizde, sorunlarımızda) kullanmak. Ben, Kur'ân’ın bugüne taşınmasından bunu anlıyorum; bu konuda daha özgün ve tutarlı fikri olanlar varsa buyursunlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET