ŞEY

İnsan türü (ve Tanrı) dışındaki “somut” varlıkların “genel adı” şey; çoğulu eşya; insana göre “dış dünya”!.

(İnsanın, insanı ve Tanrı’yı “şeyleştirmesini = putlaştırmasını” şimdilik gündem dışı tutuyorum.)

Şeylerle ilişkimiz, bilgimizi belirler; şeyler, bizimle ilişkili olmazsa, bilgi/miz oluşmaz; bilgi, bu ilişki ile “kurulur.” 

Bizler (tek tek benler) yoksak, dışardaki şeyler de “yoktur”; ama evrenin yaşını ve bizim oluşumuzu dikkate aldığımızda, biz yokken de şeyler vardı. Evrenin yaşı 15 milyar yıl, insan türünün yaşı 4 milyar yıl; aradaki 11 milyar yılda şeyler vardı ve bu şeyleri bilen sadece Tanrı idi!. (Allah-u A'lem).

Tanrı, insana (= Âdem’e) şeyleri (= şeylerin isimlerini) öğretti = “ve allame âdem’el esmâe küllehâ...” (2/31.). Âdem’den önce evrende melekler vardı ve melekler isimleri (şeyleri küllehâ düzeyinde) bilmiyorlardı, onların (şeylerin) isimlerini sayamadılar. (2/31-33.)

Âdem (= insan) saydı =  bildi; ve melekler Âdem’e “secde etti”!.

Sonra Âdem, (yasak ağacı) unuttu. Ve düştü.

...

Bilme, şeylerde = şeylerin kendinde (= ding an sich ya da numen) olan bişey değil. Ateş, yakmayı; gül, koklamayı; su, susuzluğu gidermeyi ve boğmayı... bilmez. İnsan, ateşe temas edince (ateşe elini tutunca) ateş yakar; insan, gülü koklayınca gül kokar... = Ateş olmazsa, insan ateşi ve ateşin yakıcı olmasını (ve pişirmesini) bilmez, yanmanın acısını hissetmez...

Ateş, gül, hava, su, taş/toprak, vb. varlıklar “bilinçsizdir”! ama “tesbih ederler”; onların “tesbihleri”, Rablerinin kendilerine verdiği görevlerdir; aralarındaki ilişkiyi de O belirlemiştir. Su ateşi söndürür; ateş gülü soldurur; toprak (ve hava) gülü oldurur, vs...

Ateş, kendini yakmaz; su, kendini boğmaz; gül, kendine kokmaz...

“Dış dünyadaki tüm olmalar/oluşlar”, insan için, insanın “bilmesi”! içindir.

İnsan, “dış dünyayı = şeyleri” ne kadar “içine alırsa” (= dış dünya ile ne kadar ilişki kurarsa), o kadar “iyi” bilir; buna deneyim (= tecrübe) denir. Bu deneyim/tecrübe, belli bir süre sonra salt zihinsel/düşünsel (isimler düzeyinde, soyut) olarak (da) kurulabilir.

...

İlim (= bilme), dışarıyı içe alma, dışta bişey bırakmama; aynı zamanda içeriyi dış yapmadır.

Aslında her şey dışardadır, aynı zamanda da içerdedir. Bilmek, içerden dışarı çıkmak, dışardan içeriye girmektir. “İçerden dışarı çıkmanın; dışardan içeri girmenin mümkün olmadığı bir hâlde/durumda”!!!, bilmek de mümkün olmaz. Böyle bir hâl Allah-u A'lem sadece ve sadece Tanrı’ya has/özgü olmalı.

İşte varlıklar (= şeyler), böyle bir Varlık’a dayalı, Temel Burası. O, "bize göre"!, içerdeki ve dışardaki varlıkları (= şeyleri) yaratmasaydı, biz hiçbişey bilemezdik; iyi ki yarattı da biliyoruz ve varlıkla (= şeylerle) ilişki kuruyoruz.

Elhamdülillah.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET