MÜLKİYET

Nesnelerde ‘ben’ yoktur; ben, özgür, akıllı ve irade sahibi olan varlıklardadır. 

Normalde nesneler bizi istemez; biz, acıkınca, üşüyünce, vb. (= nesnelere ihtiyacımız olunca) onları isteriz, o kadar...

Reklâm, isteksiz (ve akılsız) nesnelere istek verme işidir.

Nesnelere teslimiyet de sadece nesneler için çalışmadır. İşte budur, olmadan sahip olma. Böyle bir hâl, nesnelerin bize sahip olmasıdır; bizim onlara değil.

Şeyleri mülkiyetimize alabiliriz ama ben’leri (= sen’leri) alamayız. Mülkiyete alınan sen, köleleştirilen sen’dir (= ben’dir.). Sen, ben’im için; ben, sen’in için yaşarım/yaşarız ama kimse kimseyi mülkiyetine alamaz. Ben’im sen’in için; sen’in ben’im için yaşamam/ız, “Allah için” yaşama/mız/dır. Allah, kimsenin mülkiyetinde değildir.

Ben, sen’siz bencilliğe dönüşür ve Mutlak Sen’i (= Tanrı'yı) bulamazsa, ben’im gibi sen’ler arasında sıradan bi ben (= sen) olarak kalır, bir adım mesafe alamaz. Sıradan sen’lere Mutlak Sen için bağlanan ben ise, kendi benliğini (= ve Rabbini) sen’lerde ve Mutlak Sen’de bulur.

“Nefsini bilen, Rabbini bilir. = Men arefe nefsehu fekad arefe RabbeHû.” Buradaki bilme, irfan (arefe); arefe, ta’rifsiz = sensiz olmayan bir bilmedir. Sen ban’a, ben de san’a (bildiklerimizi) ta’rif edeceğiz ve â’rif olacağız.

Ben, sen’lerle birlikte olan bir ben’im; kendimi (= ben’i) sen’lerde bulurum ama sen’lere (= san’a) ‘zorunlu değil sorumlu’ olarak bağlıyım. Bu sorumluluğun dayanağı, Tanrı’ya (= Mutlak Sen’e) bağlılığı zorunlu kılar; aksi, sorumluluğu dağıtır, parçalar ve anlamsızlaştırır.
Tek Tanrı’ya bağlılık, sen’ler arası uyumun (= öznelerarasılık = intersubjectivity denen şeyin) olmazsa olmaz şartıdır. Tanrı’ya bağlılık olmazsa, özneler arasında kargaşa, karmaşa ve kaos oluşur.

Ben’im sen’inle olmam, ben’im ben olmamı sağlar; bu, bir mahkûmiyet ve mahrûmiyet değil, aksine ben’im ben olmam için bir “zorunluluktur.”!. Ben, sen’inle ilişkimde anlarım ki, sen de ben gibi âcizsin (= ben’im gibi bir ben’sin). Artık bundan sonra ben’im ben'im gibi olmayan bir Ben’i (= Mutlak Sen’i) aramam gerekir, ki, O da Tanrı’dır. Tanrı’yı bulan ben, gerçek benliğini bulur; bulamazsa da savrulur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET