İLTİBAS

Elbise de aynı kök.
Kelimenin kökü, LEBİSE (لبس); mastar hâli ise libas = elbise; örten, örtü demek. Örtü, “çıplak gerçekliği” örter. Küfr de örtmedir, “gerçeği” gizlemedir; kâfir de örten demektir. Küfür ile emniyet (= emn = iman) arasında iltibas ve mirye = tereddüt vardır. Miryeden iltibasa; iltibastan da küfre geçilir. Tersinden gidersek, küfürden iltibasa/şüpheye, şüpheden miryeye (= tereddüde), miryeden (= tereddütten) imana (= emniyete) doğru gidilir...
Dil de (anlamı) örter. Dilin örtüsünü tefekkür ve tefaqquh (= derin düşünce) kaldırır; her anlam katmanlıdır; çoğu anlam (düşünce), iltibas ve mirye içerir; iman, düşüncede iltibas ve miryenin bulunmadığı hâldir. (11/17.)
Karanlık da örter. Karanlığın örtüsünü de aydınlık = nur/ışık kaldırır. Nurun da düzeyleri, dereceleri vardır. Nurun düzeyleri, dereceleri arttıkça “gerçeklik = hakikat” ortaya çıkar. "Allah, göklerin ve yerin nurudur..." (24/35.)
Bizlerle “çıplak gerçeklik = hakikat” arasında sayısız elbise = perde vardır. Bu elbiselerin = perdelerin sayısını ne kadar çok azaltırsak, “çıplak gerçekliğe = hakikate” o kadar çok yaklaşırız ama hakikatle aramızdaki tüm perdeleri = elbiseleri aslâ kaldıramayız.
Efendimizin mi’racı “tek perdeli” gerçekleşmiştir. "Orada O (= Onun kalbi = fuâdı) gördüğünü yalanlamamış = yalan saymamıştır. Siz Onun gördüğünden şüphe mi (kuşku = mirye mi) duyuyorsunuz?!." (53/11-12.) Mümterînler (= mirye sahipleri) kesin = yakîn imana eremez; iman, şüpheyi kabul etmez!.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET