KİTÂB İÇİN GEREKLİ MALZEMELER

Kitâb için gerekli malzemeler : Düşünce (= Yazar), düşüncenin söze (sese) dökülmüş hâli  = yazı = harfler, kâğıt (porşömen, papirüs, deri. vb.), mürekkep, kalem; kalem ve mürekkep yoksa = kullanılmıyorsa, çakı (taşa, duvara yazı yazmak için kazıyıcı bir âlet).

Kur'ân’daki Kitâb, bu malzemelere yazılı Kelâm = Sözler demek mi, yoksa Rasûl’ün (Rasûllerin = Nebîlerin) kalbine yazılmış = ilkâ edilmiş Sözler (= İlâhî Kelâmlar = Kelâmullah) demek mi?!.

Her Nebî’ye ya Kitâb ya da Suhuf (= Sahifeler, Levhalar) indirilmiştir. (87/18-19.) Mûsâ (a.s.)’a Kitab (= Tevrat) indirilmesine rağmen, 7/145’de Ondan Levha diye söz edilir. “O Kitâb’ın levhalarında (hemen hemen) her şey hakkında tafsilâtlı açıklamaları yazdık.” denir. M. Hamdi Yazır, bu levhaların malzemelerine dair şu açıklamayı yapar : ‘Levhaların özü Cibril’in getirdiği zümrüt veya zebercet veya kırmızı yakut idi, yahut Allah’ın emri ile Mûsâ’nın yonttuğu bir taştan idi veya ahşap idi denilmiştir vs.’ der. (Elmalılı M. Hamdi Yazır. Hak Dîni Kur’ân Dili. Ankara : Çelik-Şûra, 4. c., s : 48.)

Mûsâ (a.s.)’a inen Kitâb, bu şekilde, bu tür malzemelere yazılı mı inmiştir?!. Aynı soru Kur'ân için de sorulabilir.

Soruyu biraz değiştireyim. Rabbimiz, Mesaj’ını = Kelâm’ını yukarıda saydığım malzemelere yazarak mı Elçilerine göndermiş = indirmiş; yoksa O Mesaj’ı = Kelâm’ı Onların kalplerine (= akıl ve gönüllerine) ilkâ mı etmiştir?!. İlki ise, biçook malzemeye ihtiyacı vardır, o zaman bütün o malzemeler de “kutsal” olur.!; ikincisi ise, hemen hemen hiçbir malzemeye ihtiyacı yoktur, sadece Cebrail’i kullanmıştır; Cebrail de O’nun kuludur; Rab, kullarını kul-lanır. O, elbette Cebrail’i de kullanmadan Vahyini iletebilir ama o zaman “biz olmayız = bu duruma dayanamayız.”!.

Elimizdeki Kur'ân’ın (= Mushaf’ın = Kitâb’ın) malzemeleri de mi “ilahî”?!. Elbette ‘onları yaratan da Allah’tır.’ denirse, o zaman her şey ilahîleşir, her şeye kutsallık yüklemeye başlarız, bu da bizim kutsalı profanlaştırmamıza yol açar. (Profan : Dinle ilgisi olmayan, din dışı demek.)

İlahî Kitâb (= Hitab) konusunda “sınırı aşmamamız” gerekiyor. İlahî Kitâb’taki Kelâm İlâhîdir, O Kelâm’ın Kitâb’a dönüşmesi (= Mushaflaşması) insanîdir. Kitâb’taki Sözler İlâhîdir, Kitâb (= kağıt, mürekkep, dil) insanîdir.

Tarihte yaşanan ‘Halk-ul Kur'ân’ (doğru olan, İlâhî Kelâm’ın Ezeliliği) tartışmalarında bu ayrım yapılabilseydi bunca gürültü-patırtı da yaşanmazdı.

Biz Kitâb’ı (= Kur'ân’ı) okurken İlâhî Kelâm’ı okuyoruz, İlâhî Hitab ile muhatap oluyoruz; O Kelâm’a “ev sahipliği” yaptığı için de Onun kâğıdına ve mürekkebine (= Mushaf’a = Onun sahifelerine) hürmet ediyoruz.

İlâhî Kelâm bize Kitâb’la taşınıyor; biz elçi değiliz; Elçilere Kitâb aracılık etmez, Onlara Mesaj = Kelâm, “doğrudan”! (= Cebrail aracılığıyla) ulaşır.

“O, meleklerden ve insanlardan dilediğini Elçi = Rasûl seçer.” = “Allah’u yestafî min-el melâiketi rusulen ve min-en nâs...” (22/75.)

O’nun yaratması, yarattıklarını kul-lanması içindir, bu, aslâ bir muhtaçlık değildir; Allah-u A'lem, O, hiçbir şey yaratmadan önce her işini Kendi yapıyordu!!!. Yarattıkları varken, her işi Kendi yapması İlâh’lığına = Kral’lığına (= El- Melik) uygun düşmez.

O, Sözünü (= Kelâm’ını) dinlemeyeni cezalandıracak; dinleyeni de mükâfatlandıracaktır; yaratmanın hikmeti de budur.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İHÂNET

KELİME/KELÂM & KAVL/SÖZ

HADİS & SÜNNET